22 Kasım 2008 Cumartesi

Arkadaş sevgili


İnsan bazen arkadaşlarına sevgili gibi davranıyor. Sahipleniyor, kıskanıyor ama gırtlağına çökmeden.
Tatlı tatlı flört ediyor ama sınırları aşmadan. Birlikte gülmekten ölüyor, çok ama çok eğleniyor,
dağıtıyor, yerlere düşüyor, gecenin cılkını çıkartıyor ama o arkadaş ya, sevgili değil ya, hiç sorun
olmuyor. Her şeyi konuşuyorlar, pek fazla sansür uygulamıyor, sürekli anlatıyorlar, fazlasıyla
ilgili oluyor; kulaklarını kocaman kocaman açıp, dinliyor. En önemlisi de büyük bir coşkuyla sonsuza
kadar yapılan işler üzerine konuşabiliyorlar, çünkü iş paylaşılabiliyor, birlikte benzer işler
üretiliyor. Müthiş bir keyifle dedikodu yapabiliyor, hatta kendi karısını, kocasını, sevgilisini
bile çekiştirebiliyor. Arkadaşlık, bu açıdan insanın hayatını idame ettirebilmesi için büyük
bir avantaj oluyor.

Ama insan sevgilisine her zaman arkadaş gibi davranamıyor. Bir kere, eleştiriler, haliyle
bu kadar net dile getirilemiyor. Sevgiliyle bir arkadaşla konuşulduğu gibi her
zaman rahat da konuşulamıyor. Tehlikeli sularda dolaşmaktan kaçınmak gerekiyor.
Çünkü sonuçları var bunun, bedelleri var bunun, ödemek gerekiyor, burnundan fitil
fitil getirebilir, dikkatli olmak gerekir, çünkü sevgililik onuru yaralanıyor.
İnsan, sevgiliyken, evliyken çok daha hassaslaşıyor. En küçük şeye
bile ''Bana bunu nasıl yapar?'' oluyor. Oysa arkadaşının kaldırabileceği sınırlar
çok daha geniş. İnsan her zaman sevgiliyi dinlemek de istemiyor, tüm gün başka
insanları dinlemiş olduğundan yorulmuş oluyor, gına gelmiş oluyor. Ya da karşındaki
seni dinlemek istemiyor. Eve bir sessizlik çöküyor, ''Tetiği ilk kim çekecek?'' diye
gergin bir bekleyişe giriliyor. Bir de tabii sevgiliyle ya da kocayla sabahlara kadar
zıplanıp eğlenilemiyor. Kalabalık içinde işin içine başkalarının ne düşüneceği
girdiğinden gerilim artıyor, ''biz''i düşünmekten ''ben'' karam bole gidiyor.

Sevgiliyle başka bir koza yaratılıyor, o koza içine giriliyor, hiç itirazım yok, o
da güzel ama ayrı kategorilerdeki ilişkiler gibi sanki: Arkadaş olunca başka şeyler
paylaşılıyor, sevgili ya da evli olunca başka şeyler paylaşılıyor. Bana en iyisi, en
güzeli bu iki kategoriyi birleştirebilmek gibi geliyor. Bunun ideal bir şey olduğunu
düşünüyorum: Arkadaş-sevgili olabilmek. Hem arkadaşın hem sevgilin gibi olabileceğin
biri, hem arkadaşlığı hem sevgililiği paylaşabileceğin biriyle üretmek, gülmek, ağlamak,
konuşmak, çekiştirmek çok daha heyecan verici geliyor. Kolay bir şeyden söz etmiyorum
tabii. Arkadaş gibi zamanı geldiğinde geri çekilebilmek, uygun düştüğünde de sevgili
gibi saldırabilmek, bu iki rolü birbirine karıştırmadan oynayabilmek her baba yiğidin
harcı değil. Ama yapabilenler de yok değil. Yapabilenler mutluluğu ve güzellikleri
yakalayabiliyorlar zaten...

Bana en iyisi, en guzeli bu iki kategoriyi birlestirebilmek gibi geliyor.
Bunun ideal bir sey oldugunu dusunuyorum: Arkadas-sevgili olmak.
Hem arkadasin hem sevgilin gibi olabilecegin biri, hem arkadasligi hem sevgililigi paylasabilecegin biriyle uretmek, gulmek, aglamak, konusmak, cekistirmek cok daha heyecan verici geliyor.
Kolay bir seyden soz etmiyorum tabii.
Arkadas gibi zamani geldiginde geri cekilebilmek, uygun dustugunde de sevgili gibi saldirabilmek, bu iki rolu birbirine karistirmadan oynayabilmek her baba yigidin harci degil.
Ama yapabilenler de yok degil.


Ayşe Arman

Sen Yoksun Ya


Sen yoksun ya,

Geceler, bir başka giyiyor siyahını,

Gecenin o siyah karanlığında,

Sürükleniyorum bir bilinmeze doğru.

Sensizliğinin şehrinde.

Sen yoksun ya;

Bir yanım eksik,

Tek parçasını yitirmiş yap boz gibi.

Sen yoksun ya,

İnat ediyor saatteki yelkovan,

Durdu sanki, dönmek bilmiyor.

Sen yoksun ya,

Suskularda tüm şehir

Geceler ıssız ,geceler sessiz ,

Geceler karanlık, geceler sensiz.

Sen yoksun ya;

Denizler suskun

Bir gelip gitmiyor, o çılgın deli dalgalar,

Esmiyor o deli rüzgar, uçmuyor martılar…

Sen yoksun ya,

Hüzün sarar dört bir yanımı,

Hüzünler içinde ben,

İçimde bir yerlerde saklı olan sen.

Sen yoksun ya

Senli şarkılar hep yarım

Senli şiirler eksik…

Sensiz nasılda boş iskele…

Sensiz nasılda sessiz mavnalar

Bende sonsuz sensizlik var….

Sen yoksun ya;

Ne kadarda tenha şehir,

Ne kadarda karanlık ve ıssız sokaklar,

Ne kadarda yıldızsız ,

Sessiz ve sensiz geceler….

Sen yoksun ya;

Bu gece

Bir başka giymiş siyahını.

Yelkovan düşerken,

Zaman dururken,

Ve akrep vurulurken,

Bir yıldız kaydı, gecenin karanlığından….

Feridun Erdoğan.

15 Kasım 2008 Cumartesi

İstanbul Yarın Sen Kokacak



İstanbul yarın sen kokacak
Yarın günlerden sen olacak
Uyanır uyanmaz bir sen çekeceğim
Seni saat onbeş geçe
Ve sen
Bir bardak çay içersen deniz kenarında
Ve
Buruk bir tat hissedersenişte o ben…olacağım.

İstanbulda bakarsan ağaçların yeşiline,
Göreceksin gözlerimi
Denizin rüzgarları saçlarına vurursa eğer
Bilki Saçlarını okşuyorumdur ozaman.

Martıların seslerini duyarsan iyi dinle
Sana benden haber getiriyorlardır
Bak onlara gülümse.
Martıların her kanat çırpışlarında
Sana el sallıyorum,
Ve seni özlüyorum
Bir şarkı dinlersem eğer
İçinde İstanbul olmalı
İstanbulun içindede sen
Özlemlerinde ben....




Gözlerinin mavisinde
Sende tutkulu
Sende tutuklu
Ve sen bana an kadar yakın
Ve sen bana çok uzaktasın



Yarın günlerden sen
Yarın gördüğüm herşeyde sen
Dinlediğim her şarkıda sen
İçindede ben

İçtiğim suda yediğim yemekte sen
Ve kime baksam sen olacaksın
Ve yarın senli bir güne yürüyorum
Ve yarın seni doya doya içiyorum………….

Şunu hiç unutma

Akrep ile yelkovanın her öpüşmesinde
Bende seni öpüyor olacağım….



Bugün benim doğum günüm
ve seni çok seviyorum


Feridun Erdoğan

Fon Müzik - Gitar Fon

11 Kasım 2008 Salı

Keşke Hiç Büyümeseydik


Bir an çocukluk yıllarıma döndüm , daha ilk okula başladığımız yıllara, keşke hiç büyümeseydik hep çocuk kalsaydık ve çocukca yaşasaydık sevdalarımızı..Çocukca saf ,tertemiz ve yalansız.....ilk okula yeni başlamıştım, siyah önlük beyaz yaka....ilk öğretmenim ile ilk çoçukluk sınıf arkadaşlarım ile tanışmıştım. Ne kadar mutluydum okula başladığım gün ve sonra geçen günler. Öğretmenimin ismi Şükrandı annem kadar seviyordum gözlerinin içindeki sevgi ile büyüyordum belki çocukca ama o benim ilk aşkımdı. Öğretmenim beni en sevdiğim insandı.
Hatta hiç unutmam bir gün evde annemle teyzem evde sohbet ederken , anneme ben büyüyünce öğretmenimle evleneceğim demiştim. Annem ve teyzem o kadar sevinmiş olmalıki ne çok gülmüşlerdi..Tabiki neden güldüklerini seneler geçtikçe daha iyi anlayacaktım. Öğretmenimle tam tamanına beş yılımız geçmişti onula her geçen gün daha da çok seviyordum.Tabiki öğretmenimde beni seviyordu....
Bu ilk öğrenim yıllarında bir aşkım daha vardı, ismi Ayşe, o kadar güzeldiki.Öğretmenim onuda çok seviyordu ve benimle Ayşeyi aynı sıraya oturtmuştu . Ayşe ile beş yılımız aynı sırada geçecekti. Yanılmıyorsam ilkokul üçüncü sınıfta Ayşeye olan aşkımı kendisine söyleyemediğimden kendi defterime yazmıştım "Ayşe seni seviyorum" diye ama her satırına aynı yazıyı yazmıştım.Ve bir gün Ayşe benim defterimi almıştı eline, kıvrılmış sayfaları düzeltmek için. Öyle korkmuştumki hemen elinden aldım defterini. O istedi ben vermedim.Ben çocukca hemen o sayfayı aradım, buluncada hemen kapattım. O gün zil çalınca ben herşeyi unutmuş okulun bahçesine koşmuştum. Tenefüs bitince geldiğimde Ayşe bana bakıp gülüyordu. Neden gülüyorsun dediğimde daha çok gülüyordu.Öğretmeniiz gelmiş derse başlamıştık. Ama Ayşe bana bakıp hınzırca gülüyordu. Ders zili çalmıştı yine Ayşeye neden bu kadar güldüğünü sordum. Bana defterindeki yazdığın yazıyı okudum demesiyle birlikte, o güne kadar hiç hissetmediğim bir korkuyu yaşadım.Hani derlerya başımdan aşağı kaynar sular döküldü işte öyle bir şey. Ne diyeceğimi ve Ayşenin yüzüne nasıl bakacağımı bilemedim.Birde bana demezmi öğretmenime seni söyleyeceğim. Korkularım dahada artmıştı. Hemen defterimi alıp yazdığım sayfayı kopartım, o sayfa parçasını ufacık parçalara ayırmıştım. Ya Ayşe öğretmenime söylerse korkusu beni darmadağın etmişti. Ayşe ise hala gülüyordu. Ayşe o gün hep güldü o gülerken bense hayatımın en korkulu günümü geçirdim. Ayşeden utanıyordum Ayşeden korkuyordum. Ayşe ise hep gülüyordu. O kadar korkmuşumki rüyalarıma giriyordu bu korku.Ayşe onbeş gün hep güldü ve birgün bana dediki sende benim defeterime bak....Şaşırmıştım ver dedim vermedi. Ama ilk tenefüste bahçeye çıktğımızda ben hemen geri gelip defterini açmıştım. Sayfalarına tek tek bakıyordum acele ile. ve birden o yazıyı görmüştüm." Bende seni seviyorum" kaç kez okudum bilemiyorum. Ama sevinçle bahçeye koştuğumu çok iyi hatırlıyorum.
Derse başladığımızda tüm korkularım gitmiş artık gülen ben oluyordum. Ayşe anlamıştı okuduğumu Birbirimize bir daha hiç demedik sevgimizi ama hep yaşadık..ve beş yılımız hep ayı sırada oturarak geçecekti....
Biliyorduki ben onu seviyordum ve biliyordumki oda beni seviyordu. keşke hiç büyümeseydik keşke o hep çocuksu sevgiyi aşkı yaşasaydık....Ayşe şimdi nerelerdesin hangi gecelerde hangi düşlerdesin.........

Dün bir dosttan


Dün bir dosttan


Dün bir dosttan haber aldım birtanem


Bak yağmurlar yağmış,


Bak meriç taşmış


Yağmurlar,


Sana ve bana ait herşeyi


Yok etmiş,


Hani bir tahta masa vardıya


İsimleri kazıdığımız


Tarihini yazdığımız


Ve her gelişimizde oturduğumuz


Her gelişimizde işaretler koyduğumuz


Yağmurlar götürmüş

Şimdi ne sen varsın

Nede ben orada


Korkuyordum oralara gitmekten


Korkuyordum,

Senden kalanları bulamamaktan

Sana ait

Herşeyi yitirmekten


Anılarla sürüklenmekten.


Anılar içinde kaybolmaktan


Biliyormusun bir tanem


Seninle ben zamansız açtık baharlara


Gözlerdeki gülüşü bahar sandık.


Şimdi nerelerdesin söyle


Hangi düşlerin içindesin


Öldünmü kaldınmı haberin gelmez


Bilmemki bir tanem nerdesin şimdi


Yüreğim yıllarca sürgün


Ve yıllarca sana tutkun


Nerdesin bir tanem nerdesin


Hangi gecelerin hangi düşlerin


İçindesinnnn......


Feridun ERdoğan

Ağlayan Adam


Bir ahtapot gibi tüm benliğimi sardı çaresizlik
Umutlarımın sevilerimin asılı kaldığı bu darağacında
Konuşssam kıyametleri kopacak,
Bağırsam dünyam başıma yıkılacak gibi
Temelli suskun ve çaresizim.
Çığlıklarım duyulmaz olmuş
Ayaz vuran gecelerimde
Kime ne sorsam derdimi kime anlatsam
Çare olunurmu dinmeyen gözyaşlarıma
İlaç olunurmu için için yanan yüreğime.
Dinmek bilmeyecek bu acılarım biliyorum
Gecelerin içinden damlayan bu kin ve nefret
Yağmur yağmur üzerime yağmakta.
Gökyüzü delinmiş sanki tufan kopmakta
Emsali görülmemiş korkulu rüzgar esmekte
Bense karanlık bir gecede;
Ağlayan yapayalnız adam.

Feridun Erdoğan

9 Kasım 2008 Pazar

Akrep ile Yelkovan

Yelkovanın hızına yetişemiyor çokça zaman zavallı akrep. Yelkovan hızla koşup döne dursun çemberi, akrep bir arpa boyu yol alamıyor bu zaman yarışında. Ona hiçbir zaman yetişemeyeceğini anlayınca, iyice bir savsaklıyor akrep, kızdırıyor yelkovanı… Yelkovan bu, durmak nedir yorulmak nedir bilmez! İttirmeye başlıyor arkasından akrebi. Bir müddet sonra sırtlıyor onu. Taşıyor bir an için… O an, yelkovanla akrebin kucaklaşma anıdır işte… Birbirlerine muhtaçlıklarını, ayrı düştüklerinde yoksunluklarını ve aslında birbirlerini tamamladıklarını anladıkları an… Biri olmazsa diğerinin hiçbir anlam taşımayacağı gerçeğiyle yüzleştikleri an… Zaten doğru değil midir ki hep çalışan, mağrur yelkovandansa, yorgun, tembel, yavaş akrebin isminin daha bir sıklıkla zikredildiği? Birbirlerine bağlı olmasalar, kıskançlıktan birbirlerinin gözünü oyarlardı herhalde. Ama ne mutlu ki farkındalar; Akrep ölürse yelkovan da ölecek, yelkovan ölürse akrep de can verecek… Akreple yelkovanın aşksa aşkı; sadakatse sadakati; mecburiyetse mecburiyeti böyle bir şey işte… Doğru bir ifadeyle; “VARLIĞI YAKAN, YOKLUĞU YOK EDEN” bir bağlılık…

8 Kasım 2008 Cumartesi

Sen Nerdesin Bende Biliyormusun ?


SEN NERDESİN BENDE BİLİYOR MUSUN?

Her sabah uyandıgım gün ısığında, kücük dünyama sızan aydınlıgın kendisindesin.
Geldiginde apaydınlık kaplanan gözlerim,
Gittigin vakit en koyu karanlıklara düser biliyor musun?

SEN NERDESİN BENDE BİLİYOR MUSUN?

Gün boyu yasadıgım her dakikayı gösteren sol yanımda tasıdıgım saatimin akrebindesin.
Her gösterdigi anda seni özlerim her saniye gecişinde sensizligi cekerim.
Bu nekadar zordur sana atan yüregimde biliyor musun?

SEN NERDESİN BENDE BİLİYOR MUSUN?

Kalemimin ucundan damlayan siir tadıyla her bos kağıda yazılan en güzel kelimelerdesin.
Ne kalemim yazabilir ne kelimeler anlatabilir ifade zorlugu cektigim en yogun sevgimdesin..
Bendeki seni anlatmak nekadar zordur biliyor musun?

SEN NERDESİN BENDE BİLİYOR MUSUN?

Her gece dalmak istedigim uykulara inat beynimin her hücresini kaplayan düsüncemdesin.
Uyumaya calıstıgım en pembe düslerimdesin.
Sensiz yasadıgım rüya aleminin her defasında benim icin kabus gibi oldugunu biliyor musun?

SEN NERDESİN BENDE BİLİYOR MUSUN?

Sen benim icime cektigim nefessin.
Bunu böyle bilipte aldıgım nefesi bosluga üflemek nedemek biliyor musun?

SEN NERDESİN BENDE BİLİYOR MUSUN?

Gözlerimde,ellerimde,yasadıgım her saniyemde,bugünümde,yarınımda,aksamımda.
Yanlız odamı kaplayan duvarların yankısında ....
Sana hissettiklerimi sana olan özlemimi bir kagıtlara siir gibi birde o duvarlara her gece haykırdığımı biliyor musun?

SEN NERDESİN BENDE SİMDİ ANLIYOR MUSUN ??????

7 Kasım 2008 Cuma

Susuyorum Artık


Ne keyifle okuduğum şiirler ezberimde, ne de bağıra çağıra söylediğim şarkıların sözleri. Dalgın gözlerle yürüdüğüm caddelerde kayboluyorum

Sonsuz bir inatla sarıldığım radyodan gelen o harika melodilerin de tadı yok? Peki ya o yağmurda iliklerime kadar ıslanmalarımı kim çaldı benden? Bilmiyorum!

Susuyorum artık... Sustukça susuyorum. Sustukça, üzerime gelen insanlardan kurtarmak için ruhumu, suskunluğuma sarılıyorum. Ama yine de saplanıyor yüreğime bazı kelimeler. Bazıları da acıtıyor üstelik…

Sessiz geceler benim için sığınılan bir liman sanki. Kendimi bulup bulup kaybettiğim karanlıkta, şöyle bir uğradığım kelime hazinem de bir anlam ifade etmiyor. Düşünüyorum da bu güne kadar hep; gibi yazmışım, gibi okumuşum, gibi söylemişim ve en önemlisi; gibi sevmişim...

Elbette hiçbir şey, ben ol deyince olmaz. Bunu biliyorum ama zaman da geçiyor hızla. Tükenmez sandığım bütün sözler bitiyor ve ben de yavaş yavaş tükeniyorum... Onca yıldan sonra; hayata dair ne kaldı ki elimde? Kocaman bir hiç! Öyleyse neden bunca çaba, neye bunca isyan…

Öyle anlamsızki yaşadığım hayat. Her şey az sonra gerçekleşecekmiş gibi duruyor, elimi uzatıyorum tutmak için, kayboluyor. Benim dışımda kopuyor bütün kıyametler ve ben kendime uyan bir kıyamet beğenmiyorum…

Kalbime bir kurşun sıkacak gönüllü katilimi arıyorum ya da yüreğime su serpecek elin sahibini... Toprağa ateşi düşürecek, denizi yakamozlarla süsleyecek sesin sahibini… Artık basit şeyler bekliyorum yaşamdan. Örneğin, kimselerin bilmediği sırlarım olmalı ölürken... Kimselerin gitmediği sokaklarım olmalı... İçimi kanatan özlemlerle yaşlanıp, sonra da sessizce gitmeliyim bu dünyadan.

İşte yine susuyorum; siyah bir geceye dönüyor her anım ve okuduğum her şiir kanatıyor yaralarımı. İçimdeki çocuk ölüyor... Yalancı gülümseyişlerle beni ciddiyete çağıran insanları da önemsemiyorum. Elimden kayıp gidenlerden korkmadığımı bilmiyor ki hiç biri…

Sokaklar sırılsıklam


sen yağar gibi yağmurlar yağıyor
Gece karanlık gece sensiz
Bir ben değilim ki ağlayan
Bak gökyüzüde ağlıyor
Bak bir ben değilim ki sırılsıklam
Sen yağar gibi yağmurlar yağıyor
Sokaklar sırılsıklam....

Feridun Erdoğan

6 Kasım 2008 Perşembe

Seni Çok Seviyorum Oğlum


Dün gibi hatırlıyorum, tüm acılarımı unutmuştum sen doğunca, hele ilk ağlayan sesin hala kulaklarımda. Sen ağlarken bende mutluluktan ağlıyordum. Seni ilk kucağıma verdiklerinde ne güzel kokuyordun ve seni ilk öpüşümü daha dün gibi hatırlıyorum...
Ah Allah’ım ne büyük bir mutluktu sana binlerce kez şükür ediyorum.

Sen uyurken seni seyretmek,nefes alışlarını duymak, ahhh benim aşkım bebeğim, canımın içi, sen benim kuzumsun, sen benim gücümsün, sen benim bir tanemsin.
Yüreğinle ayakta duruyorum, yüreğin attığın için yaşadığım...sen, sen benim yaşama ümidim, sen benim hayatımın anlamısın..

Derken bebeğim sen büyüyordun sen büyürken ben küçülüyordum. Nede çok şey varmış bilmediğim. sen büyürken ben öğreniyordum. İlk gülüş, ilk agular, ilk öpüş, ilk yürüyüş…. ben sana ellerimi uzatırken, sen badi badi bana geliyordun. Nasılda gözlerimden mutluluk gözyaşları dökülüyordu…. sevinçten....yürüyordun, büyüyordun.....Sen bana hep mutluluk veriyordun. seni öylesine çok seviyordum ki seni içime sokasım geliyordu.
Günler, aylar, seneler ne çabuk geçiverdi… sen büyüdün ben se hep küçüldüm.
Hayat her zaman mutlu yüzünü göstermedi..Hayatında acı tarafları vardı. Hayat ne garipmiş...bir gün önce mutlu yaşarken ertesi gün hayatın kararıveriyor. Bambaşka bir hayatın oluveriyor.
Feleğin çemberi nasıl anlatılır bilemem ama hepimizin, ailemizin o kara gün o kara yıl hepimiz için 1993.....
Bu zamana kadar sağlığın ve vücudumuzdaki her uzvun ne kadar önemli olduğunu fark edemeden, toplumda engelli insanların da olduğunu ve sağlıklı insanlar kadar belki de onlardan daha fazla sosyal imkanlara ihtiyaçları olabileceğini düşünmeden yaşamıştım. Şimdi yeni hayatta bana en iyi dost olacak tekerlekli iskemle aracılığı ile yaşama devam edecektim.....yeni yaşama hep beraber merhaba diyorduk, yeni, zor günler bizi bekliyordu....
Yeni yaşamın zorluklarında, beni hayatta tutan senin sevgin,senin varlığındı.
Sen her zaman benim yanımdaydın. Sen ki oğlum birden bire büyüyüvermiştin, bense iyice küçülmüş un ufak olmuştum.
Senin varlığındı beni ayakta tutan,
Sürekli hayata karşı inatla durmamı sağlayan.
Sen, her şeyim yaşamımın kaynağıydın benim.....
İyi ki doğdun canım oğlum, iyi ki varsın........
Bir gün yaşlı bacaklarım yürümeme izin vermezse eğer; elini ver tıpkı benim sana ilk adımlarını atarken verdiğim gibi.........
Seni çok çok seviyorum oğlum................


FERİDUN ERDOĞAN

Aşk Acıtırsa


Ayakkabı vurunca ayaklarımız, kalem tutunca ellerimiz,namaz kılarken dizlerimiz, tarlada çalışırken ellerimiz nasır tutar.. Birde aşık olunca........
Acıta acıta kalbimiz nasırlaşır. En çok ta kalbibimiz acır. Merhem falanda sürülmez, aşk acısı ile hırpalanan kalbe. Bilinen hiç bir ilaç fayda etmnez. Evinde otursan, dışarı çıkmak istersin, dışarı çıksan el ele tutuşan çiftler size nispet yapıyor gibi gelir. Milyonlarca yaşanan şehir size dar gelir. Yapayalnızsınızdır,caddeler, sokaklar küçülmüş binalar üstününüze yıkılacak gibidir.Tanıdıklarından çekinir, tanımadıklarından ürkersizniz.
Birlikte gezdiğiniz yerler düşman olmuştur, birlikte yürünen yollar yabancı... Aşk fena çarpmıştır katıla katıla ağlarsınız. Aşk hiç acımaz öldürmeyen süründüren bir illet gibidir.
Bir sabah uyanınca acılarının hafiflediğini farkedersin. Aslında geçmemiştir. Acı ile yaşamaya alışmıştır bünyen. Karşılğında hislerinin bir kısmını feda etmiştir.
yeminler tövbeler fayda etmez aşk tekrar çalar kapını açmamakta direnirsin ilk bulduğu aralıktan sızıverir içeri ve sızım sızım sızlar kalbin...
Bir gün eskisi gibi olmadığını farkedersin artık, acıyla yaşamaya alışan bünye hislerinin coğunu feda etmiştir.Artık kalbin acıya acıya nasırlaşmıştır, katılaşmıştır. AŞK anlamını yitirmiş fiziksel cazibe, seks ve maddi değerler ön plana geçmiçtir. İstesende kırılmaz artık zorlasanda acımaz. İşte kalbin en büyük acısıda budur kalp nasır tutmuş ve TAŞ olmuştur........

Feridun Erdoğan

Düşünden uyanma yoksa ben yok olurum


Rüyamda gördüm seni dün gece, sokak lambalarının aydınlattığı odamda başımı omzuma yaslamış ağlıyordun.Her ikimizde gecenin sessizliğinde sanki bir birimize söyleyecek şeyleri bitirmişcesine susuyorduk öylece.Hıçkırıkların kalp atışlarıma karışıyordu,her hıçkırığında kalbim daha çok atıyordu. Dokunmak istiyordum sana dokunamıyordum. Öyle güzeldin ki omzumda. biliyormusun rüyadan uyanmaktan çok korkuyordum, hiç bitmesin istiyordum.Uyanırsam eğer seni bulamamaktan çok korkuyordum.kaç dakika, kaç saat geçti öylece hıçkırıkların hiç dinmedi........

Şimdi sen uzaklardasın, çok uzaklarda bir şehirde yüreğin bende benim yüreğimse sende. Aynı düşü görmektesin, Sakın kımıldama uyanma düşlerinden ,uyanırsan eğer yooksa ben yok olurummmm....

Hep düşlerde kalacak sevgiliye........Her saatte bir gelirim yanına seni öpmek için.............

Feridun Erdoğan

Rüya


Rüzgarın uğultusu arasında
Sesini duyacağım ansızın.
Bir ürperdi, bir korku,
Saracak herbir yanımı
Ve yine rüzgarın sesi ile ansızın,
Kaybolacak korku dolu o sesler.
Tam o sırada işte;
Yıllardır çalınmayan
Tak tak kapı sesleri
Yine bir korku, yine bir umut.
Yarab dönmüşmüydü, gelmişmiydi
Bir nefesle kapıya koşup
Ümitle kapıyı açacağım.
Aman yarabbi, kimdi bu yabancı
Yıllar yılı beklediğim sevgilimi bu.
Hayır hayır olanaz o
O mağrurdu, o sevemez o dönemezdi,
Duruyordu hala kapıda sessiz.
Saçları darmadağın
Saçları yağmurlardan ıslak.
Titriyordu saçak altındaki bir serçe gibi
Korkuyordu, yıllar yılı benim korktuğum gibi
Yavaş yavaş kaldırıyordu gözlerini,
Yenilmişliğinin acısını yaşıyordu besbelli.
Evet evet o gözlerdi beni yıllarca tutsak eden
Evet o gözlerdi, beni acılar içinde yaşatan
Gözleri gözlerimde affet diyordu sanki.
Eski mağrur sevgili değildi o sanki
Konuşamıyor, titriyor ve ağlıyordu.
Uzattım ellerimi, düştü kollarıma....
Yıllarımı hasretinde tükettiğim sevgili,
Bitmişmiydi bu hasret
Bitmişmiydi bu susayış,
Kırılmışmıydı pranganın zincirleri.
Ahhh nasılda özlemişim seni
Kokun hala değişmemiş.
Tam sana kavuşmuşken o sırada
Meyhanece kalk artık kapanıyor
Diyordu meyhane...


Feridun Erdoğan

Sevda Oyunu

Hani küçükken oynadığımız elim sende oyunu vardır.Bir kişi ebe olur diğerlerini kovalar, yakalayıncada elim sende der.Bu oyun küçüklümüzde oynadığımız bir oyundur, bu oyunu oynarken düşüp kanattığıımız yaraların yerini büyüdüğümüzde başka yaralar ve oyunlar olur.Küçükken yaralandığımız yaralar kabuk bağlar , ama sonraki yaralar hep kanar.Oyunlar ise başka bir oyuna dönüşür.....bu oyunun adı da sevda oyunudur.....

Sevda Oyunu

Sen akrep olsan ben yelkovan
Ve sevdam sende oyunu oynasak
Kaçan sen olsan kovalayan ben
Hep ben sana koşsam, seni yakalayıp
Sevdam sende desem ,
Sevdam sende desen.
Fısıldasam kulağına seni sevdiğimi,
Koklasam, okşasam saçlarını,
Öpünce dudaklarını
Bahar olup açsan çiçeklerini
Seviyorum seni desen,
Seviyorum seni desem
Sen yine kaçsan.
Yine ben seni kovalasam
Hiç bitmek bilmese bu oyun
Akrep hiç durmasa
Yelkovan hiç yorulmasa.
Sen akrep olsan ben yelkovan
Her sana gelişte sevdam sende desem
Her öpüşte sevdam sende desen
Bitmese sevdam, tükenmese sevdan
Sen akrep olsan ben yelkovan....
Kovalayan ben kaçan sen olsan..

Feridun Erdoğan

5 Kasım 2008 Çarşamba

Şiirler sislenmeden


Uzaklardan bir ses olmanı isterdim, bir selam, bir nefes... 'üşüme' diye seslenmeni isterdim... bir el olmanı isterdim, bir kol... 'özledim' deyip sarılmanı... en karanlık yerinde düşlerimin çıkıp gelmeni isterdim. kınalı bir bahar gibi, umut ışığı olmanı isterdim hayatıma... gelseydin ve yaslasaydım başımı omuzuna, ağlasaydım doya doya... geçerdi üşümesi yüreğimin, geçerdi üşümesi içimin, kirpiklerimde yağmurlar dumanlanmazdı biliyorum...

Gel. yüreğim ol seher gülüm, her ölümümde bana yeniden hayat ver. elim ol, ayağım ol, canım ol... gecem - gündüzüm ol... ağlayan gözlerim ol her damlada yeniden doğur beni, yeniden doğur umudumu. her öldüğümde yeniden yarat ki, seni ne kadar özlediğimi anlatayım yeryüzündeki bütün canlı cansız varlıklara, ne kadar çok sevdiğimi...

Önce sen gel sevgilim solmadan resimler, şiirler sislenmeden... islenmeden geceler... sonra ölüm gelsin...

Yoksun işte, kalbimin kuyusu en hazin sesle inliyor şimdi

Deniz Kızı Efdalya


Dolaşırken yaşadığın kentin sahillerini
Sen yağmışın sahillere, en yalın halinle,
Maviler sarmış her bir yanı
Deniz mavi, gök mavi sen mavi
Dolaşırken o saklı kentin sahilinde
Bir şarkı söylüyordu
Deniz kızı efdalya
Dolaşırken antik kentin sokaklarını,
Sen yağmışın antik şehrin tüm sokaklarına
Sen yağmışın öncesine ve sonrasına
Seninle geçerken antik şehrin koridorlarını,
Bir şarkı söylüyordu
Aşk tanrıçası........
Deniz kızı efdalya

Feridun Erdoğan

İşte Bizim Masalımız


Herkesin bir hikayesi yada masalı vardır, masalında kahramanı, ne zaman çıkıp geleceği hiç belli olmaz, birgün kapınız çalınıverir, hiç tanımadığınız ve o güne kadar görmediğiniz, masalınızın kahramanı karşınızda durmaktadır. Masal bu ya diye başla her masal ; sonra gökten üç elma düşer.Nineler dedelerin beşiğini tıngır mıngır sallarken develer tellal olur.Bir vardır bir yoktur bu masal diyarı. İşte var olduğunda dalıvereceksin içine, yaşayacaksın kendi masalını takiii zaman seni kovalamaktan vazgeçene kadar... Sonrasında herşey senin ister Pamuk prenses ol ister dev. Sen seç rolünü. Kimbilir belki masallar gerçek biz masalızdır. Birileri anlatıyordur bir varmış bir yokmuş diye...Ve iste bizim masalımız...

Ne sen beni bilirdin nede ben seni
Bir yerlerdeydin ve mutlaka gelecektin.
Belki çok çok uzaklarda
Belkide bana çokta yakındın.
Ben seni nasıl bulacaktım.
Bildiğim tek şey gökyüzünde
Aynı yıldıza bakıyorduk ikimizde
Birbirimizi görmesekte,
Birbirimizi duymasakta
Diyordu ki falcı kadın
Ve o gökten üç elma yerine
Üç yıldız düşecek
Biri yüreğine,
Biri gözlerine,
Bir ellerine
Diyorduki o falcı kadın
Çok yakında birisi, çalacak kapını,
Bu düşlerindeki sevgili..
Düğününüz çok yakın
Ve bir gün çıktın karşıma.
Günlerden hangi cumartesiydi yada pazardı
Çıkıp gelivermiştin ansızın kapıma
Seni ilk kez görüp
Bir kapı aralığında “merhaba” dediğimde
Ürkek, gizemli, buğulu
İstanbul gibi bakıyordu gözlerin.
O gün hani seni ilk gördüğüm gün
Yıldızlardan düşüp kapımı çaldığın gün
Gözlerinin gözlerime
Ellerinin ellerime değdiği o gün.
İşte o gün doğuyordu yeni gün.
Senin ellerinde, senin gözlerinde
Ben sen oluyordum
Sense ben oluyordun...
Ve o ilk gün uzun ama upuzun bir yoculuk başlayacaktı seninle ellerin ellerimde.. Misafir değildin, .ev sahibiydin yüreğimin ta orta yerinde....Nasılda çabuk sevdi o ürkek buğulu gözlerini......Nasılda çabuk kabullendi seni yüreğim. Biliyordum artık yıllarca beklenen o sevgili sendin, beraberce baktığımız yıldızda asılı duran gözlerde senin gözlerindi.
Ve gökten o yıldızdan
Üç parça yıldız düştü,
Gözlerin gözlerime,
Yüreğin yüreğime,
Ellerinse ellerime..
Yeni bir hayat yeni bir yaşama koşacak nice mevsimler ve baharlar yaşayacaktık....İlk yürüyüş maraton olacaktı hayat yolunda sevgi çiçeklerini büyüterek......Seninle tüm mevsimleri bahar tadında yaşarken, çiçekler açmıştı gönül bahçelerimizde, Önce iki kişiydik üç olduk sonra da dört....Sanki beşinci mevsimi yaşıyorduk.Hep birlikte....ve akıp geçecekti seneler....
Sen sevdiğim can yoldaşım
Sen geldin hayat ve can verdin
Sen geldin ben oldum aşk oldum.
Sen geldin ben sevdalın oldum.
Sen iyiki geldin.
*
Sevdamın diğer ortağı
Bak duyuyormusun dinle
Yüreğimden gelen seslerse sana ait.
Her nefes alışmda içime akan sen
Her soluduğumda can olan sen
Hayat bulan ben....
**
Hayat yolunda
Hangi yoldan yürümüşssem ,
Hangi sokağa sapmışsam
Tüm yollar ve sokaklar sana çıktı.
Seni gösterirdi tüm mecburi istikametler
Sana gelişlerimde
Yeşil yanıverirdi bütün ışıklar.
*
Artık senle bir sevdanın iki ortağıydık.
Hiç kimse sevdama senin kadar yakışmadı
Sevdam hiç kimseyi senin kadar yaşatmadı yüreğimde...
Adınki şiir oldu dudaklarımda
En güzel mevsimleri seninle yaşadım
Baharımsın , kışımsın,yazımsın,
Senki benim son-baharımsınn
Sen dilimden hiç düşmeyen
Bitmez tükenmez şarkımsın.
Sen benim hem gerçeğim,
Hiç bitmesini istediğim düşümsün.
Bitmeyen masalım
Hergece uykum, sabahsa güneşim
Bitmez yolculuğum, sonsuzluğum
Sen gözüm,elim,yüreğim,bebeğim sen.
Senki bana tanrının en güzel armağanısın...

Feridun Erdoğan

Hani Maviler Üşütmezdi


Bizmi aşkı yaşamasını bilmiyoruz yoksa aşkımı taşıyamıyoruz...Aşkı bizmi bu kadar abartılı hale sokuyoruz.Aşk öylesine büyük umutlarla başlıyorki, herşey çok güzel olacak her yanımızı maviler saracak..Mavi varsa aşkta olacak., mavi umuttu, mavi hayattı.....

Aşkı öylesine anlatmışlarki bizlere mavilerde aşk sonsuzdu....maviler mutluluktu...öyleyse mavilerde sonsuz aşk yaşamalıydık ve sonsuzuza kadar mavilerde kalmalıydık...ve aşkı öyle hayal ettik biz.... sanki filimlerdeki gibi , aşk tadında bir masal gibi bir düş gibi.....Ve öyle yaşadık aşkı biz...Oysa masalın bitivereceğini düslerden uyanılacağını nereden bilebilirdikki.....Nereden bilebilirdikki düşlerden birden bire uyanılıverceğini, gün geldi masal bitti, düş bitti.......

İşte o zaman anlıyoruz , umudun bir başka rengininde siyah olduğunu ..........
Sen üzülürken sen ağlarken o başka limanlara demir atmıştır bile...veda anı geldiğinde dost kalalım demiştir oysa bu söz , çok önceden gittiğinin belirtisidir...O çoktan kararını vermiştir....Giden gitmiştir artık kalan gidenin azlığı ile çoğalırken dilinde hüzünlü bir şarkı, içinde kocaman bir mavilik vardır.....düşlerimiz ıssızlaşır, uykular hep eksik kalır....

Hani mavilerde aşkı yaşamak güzeldi hani maviler hiç üşütmezdi, öyleyse nedir bu ölü soğukluğundaki üşümeler. Keşkeler başlar hayatımızda, keşke tanımasaydım kançanağına dönmedi gözlerim , keşke hiç tanımasaydım üşümezdim böyle ölü soğukluğunda,keşke hiç tanımasaydım güneşssiz dünyamda kavrulmazdı ciğerlerim, keşke hiç tanımasaydım öksüz ve yetim kalmazdı buz tutmuş yüreğim........Keşke, keşke.....................

Beni guzel hatırla!
Bunlar son satırlar...
Farzet ki, bir ruzgardim, esip geçtim hayatından
ya da bir yagmur sel oldum sokagında
sonra toprak cekti suyu...
Kaybolup gittim, belki de bir ruya idim senin için.
Uyandın ve ben bittim............

demek ne kolay değilmi, hani mavilerde sonsuz aşk vardı, hani maviler üşütmezdi.....Hani maviler ağlatmazdı.....

"Susuz bırakırdım yaz bahçelerini
Bilseydim geceçek bu tedirginliğim
Bilseydim beni bırakıp gideceğini
Ağlamazdım, ağlamazdım..."

Şunu anladım bu dünya korkaklarla dolu, hiç kimse yüreğine ve yüreğindekine sahip çıkacak kadar cesur değil...Onlar kendilerini öyle zannetselerde.......

Feridun Erdoğan

Sen Nezaman Üşüdün


Üşüdüğüm zaman...

Üşüdüğüm zaman kimin hayaline sokuluyorum

zannediyorsun?

Kimin... kimin parmaklarını hissediyorum

arasında saçlarımın? ..


Üşüdüğüm zaman...

Üşüdüğüm zaman, katı bir mum gibiyken yani;

tam ortamdan geçen ipin ucunda kim yanıyor

titreyerek?

Kim eriyor içimde,

kim taşıyor benden ve kim

sıcak gözyaşı damlaları halinde süzülüyor

bedenimden? ..


Üşüdüğüm zaman...

Üşüdüğüm zaman bir yandan hayalini

bulup ona sokulmaya çalışırken; bir

yandan da hayal olup senin bulabileceğin

yerlerde dolaşmadığımı mı

zannediyorsun? ..

Ve sana... Ve sana;

başını yaslayabileceğin bir omuz getirmediğimi

mi zannediyorsun? ..


Üşüdüğüm zaman...

Üşüdüğüm zaman senin de bir yerlerde

üşüdüğünü...

Ve sen, tam ortamdan geçen ipin ucunda

titreyerek yanarken; ben de senin içinde

'çatır çutur' yandığımı bilmediğimi mi

zannediyorsun? ..


Üşüdüğüm zaman...

Üşüdüğüm zaman, kimin hayaline

sokuluyorum zannediyorsun? ..


sen ne zaman üşüdün...

Aşkta ayrılık varsa


Çoğumuzun yaşamında delicesine sevdiği biri, yada onu ümitsizce seven birileri vardır…. Sen birini severken birileri de seni sevmektedir. Hepsinde de sonsuz bir aşk yaşanır. Karşılıklı sevmelerde aşk güzeldir hayat verir umut verir. Ya karşılıksız sevgiler , yada sebepli sebepsiz ayrılıklar,terk etmeler,terk edilişler. Aşkta ayrılık varsa artık, hüzünler,acılar,gözyaşları ve pişmanlıklar da vardır.. Ne zordur acılar içinde yaşamak ve acılara alışmak. Tüm umutlarını askıya alıp, göz yaşların yağmura karışır, yalnız soğuk gecelerde buğulu camlara ismini yazarsın . Sonrada dalgın dalgın sessizce ağlaya ağlaya göz pınarların kurur. Göz yaşların gelmez olur. acıların en büyüğünü yaşarsın. Hiç bir şey hissedemezsin. Gözlerin hep kapıdadır, ha geldi ha gelecek diye. Bir ses duyduğunda nefes alamazsın. Bir şeyler saplanır yüreğine boğulursun ,çılgınca bağırmak istersin, bağıramazsın sesin çıkmaz olur. Umutlarının yorulduğunda, tükendiğinde dağları devirmek istersin kaleminle . Tüm sitemlerin kağıtlarda dır artık, ağlarsın sayfa sayfa... Yalnızlıkların içerisinde, aranmayınca , sorulmayınca , o yalnızlığın içerisinde kaybolur gidersin. Rüzgarlar esmektedir artık gönlünde. Savrulur duyguların. Islanır umutların. Gölgenle konuşursun. Akşamlar ve karanlıklar gündüzün olur. Başına korkunç ağrılar girer. Beynine karıncalar yürür. Yattığın yatak demir, yorganınsa diken olur. Yastığının üzerine dökülen düşlerin ise göz yaşların olur. Yapayalnız o karanlık sıcak yaz gecelerinde , üşürsün. Resimlere bakıp bakıp için için ağlarken, gözyaşlarının feryadını duymamak için, başını yastıklara gömersin. Hep üşürsün ve hep beklersin. Kendinden korkarsın, kendi duygularından, kendi güçsüzlüğünden, kendi acılarından. Yaşamın her anında duyguların alevlenip , kendini bir kor ateş gibi yakacağından. Artık aşktan hep kaçarsın ve acılarla yaşamaya alışırsın. Acılar senin bir parçan olmuş , sonunda hiç bir şey hissetmez olursun. Feridun Erdoğan


BEN ÜŞÜYORUM ÖZLEDİĞİMSE ÇOK UZAKLARDA! ! ! ...


Caddelerde sisli,puslu bir kış ikindisi.
Ağaçlarda salkım salkım eski zamanlardan kalma anılar...
Yapraklarda yere düşmeye hazırlanan yağmur damlaları...
Bir yaprak kıpırdıyor işte,gümüşi bir damla usulca yere düşüyor.

Sen sanki,yaprakların arasından bana müzipçe gülüyorsun.
Beni her zaman şaşırtırsın zaten.
Beni her zaman güldürmeyi bilirsin.
Farkına bile varmadan bir şarkı dökülüyor dudaklarımdan
'Caddelerde rüzgar, aklımda aşk var.'
Rüzgar keskin ıslığı ile şarkıma eşlik ediyor.
Bu gün Ankara'ya gittim,tenhalığı nedense ilk defa içime dokunuyor.
Arabaya binsem ve birlikte gezdiğimiz yerlere gitsem,evimde şiirler okuyarak telefonunu beklesem,telefonunun gelmediği zaman seni başka yerlerde arasam.
Sonra sen gelsen yanıma,yine bana koca bebek desen, ben yine seni gözlerinde sonsuzluğa mahkum edilen aşkımı görsem.
Ayrıca şarkılar gerçek oldu bu kez.
Caddelerde rüzgar,aklımda aşk var.
Yalnızım,üşüyorum,özlediğimse çok uzaklarda.
Bahçeme melekler yağıyor,hepsi de tanıdık.Senden doğan,gözlerinde hayat bulan,bizi koruyan,kollayan ve en önemlisi ikimizi bir araya getiren melekler...
Son kez yine seninle gezmiştik oraları.
Sen kimbilir belki de,uzak bir kıtanın, uzak bir şehrindesin şimdi.

Benimse herşeyim aynı.
Geceleri daha uzun sanki,bitmek bilmiyor.
Bana anlatmak için neler biriktirdin içinde.?
Benim sana anlatacağım yeni birşeyler yok.
Dedim ya her şey aynı.

Ama sanki biraz mahsunluk çöktü üzerime,bir de gülüşlerim sanki biraz azaldı.
Sen olsaydın hemen anlardın.
Sen benim herşeyimdin.
Arkadaşım,dostum,kadınım,sevdiğim.
Koşulsuz bir sevgiyle sevdim seni,bağlandım.

Sen kimbilir belki de,uzak bir kıtanın,uzak bir şehrindesin şimdi.
Benimse içimde kocaman bir boşluk var.
Hayır,üzülmüyorum,içimdeki boşlukta birtek özlemin yankılanıyor.

Sen kimbilir,belki de uzak bir kıtanın,uzak bir şehrindesin şimdi.
Bense odamda senden uzak.
Hayır beni merak etme üzülmüyorum.
Biliyorum,ikimizde yoktuk bu aşk başladığında ve çok iyi biliyorum,sonsuzluğa mahkum edildi bizim aşkımız.

Dedim ya,beni merak etme.
Üzülmüyorum,Yalnızca biraz,biraz üşüyorum...





Seni Seviyorum Yağmurları


Bir gün başak tarlalarının arasında
Bakarken dalgın sonsuz ufka,
Uzaklarda çok uzaklarda görürsen
Tanıdık bir kaç bulut bir kaç resim,
Ne olur gülümse.
Çocuksu sevdalarımı,
Umutlarımı yükledim,
O bulutlara, yağmur olup aksın diye,
Gülüşlerini savur yüzüme,
Umutlarım yeşerşin gülüşünle.
Rüzgarım ol güneşim ol,
Sevdam ol , aşkım ol,
Ben sen olurken , sen ben ol.
Yağdır gökyüzünde asılı duran bulutları,
Yağmur olsun yağsın sokaklarına.
Islatssın başak rengi saçlarını,
Süzülsün yanaklarından dudaklarına,
Ben olup yağarken yağmur sokaklarına.....
Camlarına vuran her yağmur damlasının tınısı,
Seni seviyorumlu şarkıları söylesin,
Hiç susmasın şarkılar.
Sesime ses versin rüzgarlar..
Ve bir ses duyuyorsan derinden,
Ve bir el saçlarına dokunurken gizliden.
Seni seviyorum yağmurları yağar kentine
Susuz toprağın suya hastreti gibi,
Susuz bırakma kendini
Topraksız bırakma beni
Suyun toprağa hasreti,
Toprağın suya hasreti,
Ve hasretlerin bitmesi gibi.......................

Feridun Erdoğan

4 Kasım 2008 Salı

Ben Aradım


Yıllar yılı kaybettiğim çevreyi
Kapı kapı, sokak sokak ben aradım.
Hangi aydır bilmem o çareyi
Köşe bucak, sandık sandık ben aradım.
O toplu Haziran günlerinde,
Bir delice umut içinde,
Başı boş parkların birinde
Seni ben aradım.
Kaç gün, kaç sene geçti aradan,
Bir şey eksilmedi yine odandan,
Bırarkmış olduğun hatıralardan
Seni satır satır, sayfa sayfa ben aradım
Bir boş odada takılı durur resmin
Bazen karanlıklar, bazen aydınlıklar içindeydin
Kimbilir hangi düşün peşindeydin
Seni ahlı, oflu şarkılarda hep ben aradım.

Feridun Erdoğan.

Hüzün


Yılmadım seni beklemekten
Hep ümitle sabırla bekledim
İki namlu gbi gözlerimi yollara diktim
Ama sen yine gelmedin
Günler haftalara,haftalar aylara
Aylarsa seni yıllara bıraktı
Ama sen hala, gelmedin,dönmedin.

Feridun Erdoğan.

Anılar...Beni Ağlattılar


Anılar...Beni ağlattılar

Özlemler ve hasretler daha yoğundur gecelerde nedense, bir sessizlik çöker içimize. Gecelermidir bizleri hüzünlendiren, yoksa içimizdeki özlemlermi? Sanırım her ikiside. Özlemler ve hasretler içinde anılara bir yolculuk başlar gecenin sessizliğinde.........

Tavan araları gibidir anılar,yarı karanlık, yarı küflü, kiminin üzeri üfürdüğünüzde akıp giden ince toz tabakası ile kaplıdır. Kimide elinizi attığınızda heryanınızı kaplayan örümcek ağları gibi yapışkan, bazense ekmek kırıntıları gibi un ufak...... Bazende lego parçaları gibi ancak ip uçları ile çözülecek bulmacalar gibi...Bazende açmaya korktuğumuz bir ceyiz sandığına benzer anılar. Olmadık bir yerde olmadık bir zamanda tanıdık gelen bir ses. Bazen bir korku bazende bir şekerin tadı....bazende yüreğinizi yakan bir acı......

Bazende albümlerde saklı beyaz resimlerdedir anılar, çoğu siyah beyazdır sararan resimler. Ansızın karşına çıkıverir saklandığı yerden anılar.Her resim bir anıyı, bir sevinci, bir hüznü anlatır. İnsanı o ana götürür o anı yaşar insan. Ama bir yabancı gibi dışarıdan izler, sadece o andaki gülüşmeleri duyar o anı koklar......Yetim duruşlu resimlere takılırken gözler, usul usul akar gözyaşları.... Hıçkırıkları duyulmaz olur anılar yolculuğunda...

Feridun Erdoğan

Bu akşam içimde hüzün var
Gözümde canlandı anılar
Ağlamak istiyorum, haykırmak istiyorum
Bu akşam içimde hüzün var

Sansiz geçmiyor bu akşamlar
Gönlümde dinmiyor arzular
Kavuşmak istiyorum, sarılmak istiyorum
Bak bizi bekliyor anılar

Anılar, anılar, şimdi gözümde canlandılar
Anılar, anılar, beni bu akşam ağlattılar

Benden uzak durma ne olur
Bu kalbi sensiz taşıyamam
Artık benim olmasan bile
Seni görmeden yaşayamam

Yüzünü görmeliyim
Sesini duymalıyım
Anıları yaşamalıyım

Anılar, anılar, şimdi gözümde canlandılar
Anılar, anılar, beni bu akşam ağlattılar

Sen Yoksun Bu Gece.


Sen yoksun bu gece.
Sen yoksun, yağmur var bu gece.
Islanmak için sokaklarda yürüdüğümüz yollar bomboş nedense?
Bu gece yağmur var.
Ayın on dördü gibi cemalin, yağmur ve mektupların var bu gece yanımda.
Acaba bir gün, ıslanmamak için koşarken, yolun kıyısındaki taşın oyuğunda ışıldar
bir vaziyette, beni görüp avucuna aldığını bir şiirinde yazacak mısın?
Acaba birileri, benim yalnızca bir avucu dolduracak kadar saf yağmur suyu, olduğumu bilecekler mi?
Giderek avuçlarından, şırıl şırıl akan dere sularına verdiğin bir damla gözyaşı olduğumu bilecekler mi? '
Korkarım bilmeyecekler sevgili!
Bilemeyecekler?
Bu kadar saf ve temiz bir sevdanın, bir yağmur damlasında saklı olduğunu
kimse bilmeyecek.
Kimse anlamayacak, uzaklığının bu kadar yakın olduğunu.
Bir yıldız da buluştuğumuzu, yağmurdan hızlı hızlı kaçan insanlar bilmeyecek.
Seni ne çok sevmişim yağmur damlası.
Cama vuran her damla minik bir öpücük olsun buradan, ta oralara giden her
damla da, benim bir gülücüğümü gör pencerende, her damlanın çıkardığı seste,
benim sesimi duyar gibi ol, her damla tertemiz bir nefes olsun, sende aşka giden...
Ağlamak kadar gülmekte var yaşamda...
Duyguların en yoğun halini, özlemlerin en büyüğünü, sevdanın en zorunu
istiyorum belki de, bir sen, bir de yağmur var hayatımda.
Yağmur damlaları, saçlarından kayıp, alnından kirpiklerine dökülür,
gözlerinden, yüzüne dağılıp yanaklarını okşar, dudaklarına çarpıp, boynundan
hızla kayıp ince gömleğine akardı...
Avuçlarımı yüzüne değdirir, parmaklarımı dudaklarında gezdirirdim.
Utanır gibi olurdun kimi zaman, çekinir, gözlerini, gözlerimden kaçırırdın.
Bazen de, utanç halini yağmura dalmış gibi, hiç bir şeye aldırmadan, sımsıkı sarılırdın bana.
Islak saçlarını okşar, nemli yüzünü izler, yanaklarından doyasıya öperdim...
Bu gece yalnızım...
Sen yoksun bu gece...
Bu gece yağmur var.
Yalnız ağlıyorum ıslak camların önünde, gözyaşım yağmur damlası bu gece.
Islanmak istemiyorum, söyle yağmura dinsin, yağmasın bu gece...
Gözyaşını bilirim diyenlerin, aslında bilmediklerini anlarsın, bir gün ayrılıklarında hiç ağlamadıklarını görünce.
Yeşili severim diyenlerin, sevmediklerini anlarsın, bastıkları zaman bir ot parçası gibi yeşil çimenlere.
Güzeli severim diyenlerin de, bir gün yanıldığını anlarsın...
Meğerki ben seni ne çok sevmişim yağmur damlası...
Seni ne çok sevmişim...
Yıllarca senin dilinden konuşmuşum, senin gözlerinle görmüşüm, senin yüreğince sevmişim,
düşlerimi seninle büyütmüşüm, yorgun ve sonu gelmeyen özlemlerimi yağmur damlalarında beslemişim...
Oysa sen..
Teslim olmuşsun başkalarına, yasaklara takılı kalmışsın, yenilmişsin.
Yenilgilerintikama dönüşmüş boş yere, gururun yıkılmış, sen yıkılmışsın, her günbiraz daha akışı olmayan nehirlere dönmüşsün...
Ben seni ne kadar çok sevmişsem, aramıza hep yağmurlar girmiş.
Hep ıslak kalmış, el ele tutuşan ellerimiz, gözlerine hep hüzün yerleşmiş.
Seni ne kadar çok öptüysem, o kadar uzaklara düşmüşüm, ayrı gecelerde hep sana
ağlamışım, yokluğun büyümüş, yalnız kalmışım.
Ben seni ne kadar sevdiysem, incinen çocuk bakışlarında kalmışım, hep koşmuş, yetişememişim yol ayrımlarına.
Seni ne kadar çok uğurladıysam, o kadar çok beklemişim dönüşü olmayan yollarda. Sen hep uzaklara gider olmuşsun.
Sonbahar ayrılık demek olmuş..
Ben senin, Eylül gecelerinin ay ışığında güzelleşen yüzünün tutkunu olmuşum.
Fırtınanın önünde sürüklenip, saçlarına takılıp eriyen bir kar tanesinde yağmur damlası olmuşum...
Zordu bir tanem...
Hayatın gerçeğini, düşlerinin ıslığıyla bestelenmiş, kanayan bir şarkıya dönüştüren yüreğinin atışlarını dinlemek.
O ıslığın seni götürdüğü yere kadar çekip gitmişsin sen.
Yankı seslerinde anlamışım seni kaybettiğimi.
Bağ bozumu hayallerimde ıslak kalan düşlerim kurumamış ve sen yağmurda yürürken hep susar olmuşsun.
El, ele tutan ellerimiz ise hep ıslak kalmış.
Dudaklarımızda bir garip yağmur şarkısı...
Ben sana tutkun, sen bahar yağmurlarına aşıktın.
Buğulu camlara resmini çizer, güneşle birlikte yok olurdun.
Bunca güzelliklerin ardından içimizi buz gibi yapan, bizi üzen bir şeyler hep sinsice yaklaşır değil mi?
Koşarak gelsen, diyorum yağmurlu bir gecede ve o çocuk bakışların gözlerimde.
Ellerinıslak,gömleğinıslak, sarılsan boynuma, sımsıkı kucaklasam seni,usulca öpsemyağmurluyanaklarından, ateşe kesilse birden üşümüşbedenin, ellerinsımsıcak olsaavuçlarımda.
Bu aşk hep sıcakkalsa, 'boş ver' desenbana, 'boş ver,yaşamak işte bu yağmursevgilim', geri dönüşü olmayanbir yola çıksakbirlikte, bir sen, birben, bir de yağmurlar olsa.
Mutluluk ellerimizde, gönlümüz hoş, içimizde kükreyen sevinç ve iki damla yağmur tanesi, biri sende diğeri de bende.
Doyulur mu hiç yaşama?
Ama korkuyorum aramıza mevsimlerin girmesinden.
Korkuyorum sana geç kalmaktan, kaybetmekten korkuyorum seni.
Oysa aşk, her gün büyütmeli kendini ayrılıklarda.
Bu gece yağmur var.
Islak camların önündeyim.
Ya sen?
Sen neredesin yağmur damlası?
yalnız mısın?
Yoksa, bütün kadehlerin sana kalktığı bir masa da baş oyuncu musun bu gece?
Ödünç alınmış, yapmacık gülücüklerin karşısında mısın?
Sen neredesin yağmur sevgilim?
Neredesin? .. Neredesin? ..

Birtaneme


BİRTANEME


Seni sevdim,
sevgilerin en güzelini vermek için.
Seni düşündüm gecelerce,
en güzel düşlerimde yaşattım seni.
Ne varsa sana adadım elimdekileri,
sana adadım, yüreğimin her zerresini.
Yanlızca sen sev istedim,
sen sar istedim, yüreğimin her köşesini.
Seni gördüm nereye baktıysam,
gözlerime işledim gözlerini.
Ve yalandan uzak,
en temiz sevdayla,
yarınlarımda bir sana yer verdim.
Bir tek, seni yazdım kaderim diye,
bir tek seni istedim, herşeyden çok.
Sen yoksan, anlamsız dünya, anlamsız yaşamak.
Sensizliği, ölümden bin beter bildim.

Gülüyorsam, mutluysam, bunca çileye inat,
bilirim ki, bu senin eserin.
Bir tek senin kollarındayken,
yaşamayı seviyorsam,
senin kollarındayken acıları siliyorsam,
her ne kadar kabul etmesende,
ben seni, daha çok seviyorsam,
biliyorum ki, bu senin eserin......

Ve, hiç bir zaman anlatamam, seni sevmenin tadını.
Ve, doymaz yüreğim,
doymaz ellerim, bedenim, seni sevmeye..
Bunca sene sonra seviyorsam kendimi,
sen sevdiğin içindir beni.
Ve seviyorsam seni,
bana sevmeyi öğrettiğin içindir.
Sevebildiğim tek insan, sen olduğun içindir.
Biliyorum ki;
ne zaman dolsa gözlerim, bir an acıyla,
sen sileceksin gözyaşlarımı.
Ne zaman sarılacak bir beden arasam,
sen saracaksın beni.
Ve, senin sıcaklığında tanıyacağım şefkati.
Seninle gülecek, seninle ağlayacağım.
Benim bildiğim tek gerçek,
sen olacaksın hep.
Ve ben,

en güzel şiirlerimi sana saklayacağım,
en güzel düşlerimi sana..
Sen yeter ki,
yarınlarda, bugünkü gibi, sev beni.
Senin sarhoşluğundan, hiç ayılmasın yüreğim.
Ve, ecele kadar,
benimle kal, yanlız benimle.
Seviyorum seni,
ve bir ömür yaşatacağım,
yüreğimde SEVGİNİ............
BİRTANEM

Ne Farkı Var Farkımızın


Ne farkı var farkımızın? ..

Aynam olman için, “aynım” olman gerekmiyor ki...
Seni seviyorum!
Ben, içimi görüyorum “içine” baktığım gözlerinden...
Ben, sana bakıp hatta, Kendime-çeki düzen veriyorum! ..

Aynı buluttan dökülmüş olduktan sonra...
Ve aynı fincanda “bir”leşebildikten sonra;
Ne farkı var farkımızın? ..

Seni seviyorum!

Sonra, sorular zorlaşıyor...
Anlıyorum ki, iyice düşünmem lazım;kumbara mı değerli olan, yoksa içime düşen sen mi? ..
Düşünmen lazım senin de;
Yazılmışsam... Ortasından öpülüp, ucundan yakılmışsam...
Ve, konmuşsam içine;
Adresimden başka bir gideceğin yer var mı? ..

Bilemiyorum...

Sanıyorsun ki; seni deliler gibi sevmem için, tıpatıpın olmam gerekir.
Yanılıyorsun! ..
Bunu deliler bile biliyor. Söylüyorum; duymuyor musun? ..

“Gördüm... Dokundum... Ve dedim ki: Seni seviyorum...”
İşte bunu, düşünmeden söylüyorsam yanlış oluyor; ama bilirsem, bil ki yalan söylüyorum! .. Sana benzemem gerekmiyor seni sevmem için...
Seni görmem, sana bakmam, sana dokunmam da gerekmiyor...
Ben, gözlerinden baktığım zaman içine; içimi görüp, kendime çeki düzen veriyorum...
Seni seviyorum...

Ve işte söylüyorum:
Aynam olman için, “aynım” olman gerekmiyor ki...

Ve üstelik bir de aynı buluttan dökülüp, aynı kapta birleşeceğimizi de bildikten sonra;
Ne farkımız kalıyor ki birbirimizden? ..

Ve hangi yol kalıyor ki;
Sevmekten başka? ..

Koca Çınar Yıkılıyor


Yağmur yağıyor hava soğuk ben terliyorum

güneş açıyor herkes yanıyor ben üşüyorum

bir yerlere sığdıramıyorum şu yüreğimi

ne istiyorsun?

nedir derdin ?

diye soruyorum.

cevap alamıyorum.

içimdeki bu boşluk nedir?

bir türlü bulamıyorum

ne yapsam zevk almıyorum

arada bir çocukların kahkahası kendime getiriyor

gülümsüyorum

sanırım ben yok oluyorum

yavaş yavaş usulca.

içimin boşaldığını kimse görmüyor

koca bir çınar görünüyor karşıdan

bilmiyorlar o koca çınar

içten içe çürüyor

dik durmaktan yoruldum

uzanıvereyim şöyle

bi dinlenivereyim boylu boyunca

bilmiyorlar fırtınaların yıkamadığı

koca çınar,

ufak bir esinti bekliyor

uzanıvermek için boylu boyunca.





CANFEDA

Ama Bu Haksızlık


İçimdeki bu korku ne ?

Nedir bu ruh daralgınlığı?

Beklediğim ne ?

ya da beklemediklerim?



Cevabını bilmediğim onca sorular

bazen kızdığım, bazen de

birlikte oynadığım

beynimin bensiz yarattığı oyunlar.

Kurtarıyor beni azda olsa bunalmaktan

hep aynı monotonluğu yaşamaktan.

Offf neler oluyor bir ileri bir geri

yok mudur bu alemin bir feneri...

Bu mudur depresyon dedikleri.

gözlerimi kısarak bakmak istemiyorum hayata

Hani Temel’in fıkrasındaki gibi "Ben yoruldum geri döneyrum"

deme sansımız yok mu?

Sağa sola çarpmadan, kafamızı duvarlara vurmadan

geride bıraktıklarımıza gülümseyerek


yeniden başlasak

ahh! demeden yol alsak.

Her şeyin varda hayatın niye yok bir müsvettesi?

ama bu haksızlık süre az

çalışmadım daha oraya

söz bu defa ikmale kalmadan geçeceğiz

bütün öğrettiklerini su gibi içeceğiz

daha zil çalmadan çoktan her şeyi bitirip

kapıları kapatıp gideceğiz.

yok mudur başka şansımız?

CANFEDA