1 Kasım 2008 Cumartesi

Aşkta Gurur Yapan Kaybeder


Birini kaybediyor olduğunuz gerçeği soğuk soğuk yüzünüze esmeye başladığında
belki de Gitme, sana ihtiyacım var demeniz kurtarabilirdi her şeyi.
Demediniz. Ya da daha beteri:
Gidersen bir daha dönemezsin! sözleri döküldü dudaklarınızdan.
O zaman onun geri dönme ihtimalini de kaybettiniz
Beylik lafları iyice sevdiniz sonraları.
Gidene dur demem ben. dediniz dostlarınızla dertleşirken.
Seni seviyorum desem bir şey değişmezdi ki zaten diye rahatlattınız kendinizi.
Oysa keşke bir deneseydiniz
Evet, bazen gitmek ister insan.
Doğruluğu savunulmaz, ama gerçeğin kendisidir uzaklaşma isteği.
Denize açılan bir gemi gibi hayata dönüp uzaktan bakabilmek de bir ihtiyaçtır.
Nefes almak, yaşananların muhasebesini yapmak,
küçük kırıkların tamir etmek için bazen gitmek isteyebilir herkes.
Bunu isteyen sizin sevdiğiniz de olabilir
ardında bıraktığı aşık peşinden gelecek mi diye kimi zaman özellikle gitmeyi ister.
Duygularını, aşkını ifade etmeyi;
pratik yapmadığı bir yabancı dili unutur gibi zamanla unutan erkeklere;
kadın doğasının en iyi silahıdır nazlı kaçışlar.
İtiraf etmek gerekirse; gitmek için arkasını dönen tüm kadınlar,
erkeğin kalbinin en ince telinden
Sana ihtiyacım var
sözcüklerini duymayı bekler aslında.
Ardında bıraktığı adamın o sihirli sözcükleri,
Benimle kal demesini bekler.
İşte o gün cesaretle Aşkına ihtiyacım var diyebilenler kazanır;
AŞK'TA GURUR YAPAN KAYBEDER!
Duygularınızı söylemekten korkmayın.
Büyük pişmanlıklarınız hep yapamadıklarınızdadır..
ALINTI

1 yorum:

Albatros dedi ki...

Aşkta gurur olmaz sevgili...

Uğruna çaba harcadığın ne kadar sevda varsa zaferlerinle birlikte at bir kenara, yenilgilerini göm bir mezara ve koş gel bana.

Geceleri gökyüzüne baktığında içinden geçirdiğin pişmanlıklarını, özlemini çektiğin yokluklarını, tenine saplanan sancılarını ve yakanı kurtaramadığın saplantılarını bırak bir rüzgarın hırçın kollarına ve koş gel bana.

Her acılı sevdadan yenik çıktığında üstüne abanan karanlıkları, içine dolan hıçkırıkları, ufkunda çırpınan yaralı kuş yığınlarını yolcu et, senin özlemini çekmediğin uzak bir ülkeye ve gel bana.

Yaşadığın her mağlubiyet, kalbini acıtan her bekleyiş, yollarına dizilen her engel yıkmasın seni; aksine yaşama daha sıkı tutunmana neden olsun.

Umutsuzluğa teslim olma kendinle başbaşa kaldığında.

Hayatın renklerini canlı tut, günün solgun ışıkları pencerenden içeri sızdığında.

Sonbaharın sararmış yapraklarına takılıp kalmasın düşlerin.

Ellerin boşlukta asılı durmasın.

Ağlamak istiyorsa gözlerin, yüreğin, bırak ağlasın.

Ağlasın yıllardır içine sinip kalmış olan sevgi.

Ağlasın yüzünü bile hatırlayamadığın sevgiliden arta kalan anılar.

Ağlasın uğruna her şeyini harcadığın, yollarında dimdik ayakta kalmaya çalıştığın ideallerinin geride bıraktığı kocaman boşluklar, o boşluklarda biriken bozbulanık sular...

Bırak ağlasın!

Aşkta gurur olmaz sevgili...


Ne kadar tüketmiş olsan da sevgini bir çırpıda, ne kadar harcamış olsan da bir vefasız uğruna onu, bekliyorum seni.

Bir yangından arta kalanlar değil benim beklentim.

Ya da aparatif bir şeyler yiyip kalkmak değil bu kurtlar sofrasından.

Sana istediğin sevgiyi de veremem belki; içindeki yangını söndüremem, yarana merhem olamam, susuz topraklarında bir çırpıda güller açtıramam, yeşertemem rengini yitirmiş düşlerini belki de...

Ama kalbimin kapılarını açabilirim sana, karanlıktan çıkıp aydınlık bir yolda yürüyebilirim seninle, tutunarak sana.

Hayatın farklı renklerini seçebiliriz belki birbirimizin gözlerinde.

Ellerimizle dokunabiliriz çiçeklere, çocukların saçlarını okşayabiliriz.

Ayaklarımızla toprağı hissedebiliriz.

İçimizi ısıtacak bir şarkı dinleyebiliriz; dalga seslerini, kuş cıvıltılarını duyabiliriz.

Ne kadar yaralı da olsan yapabilirsin, yapabiliriz.

Her karakışın arkasından baharda nasıl yeşillenebiliyorsa ağaçlar, dağ başlarında karın altından nasıl güne merhaba diyebiliyorsa kardelenler ve sürünerek, acı çekerek nasıl arşınlayabiliyorsak bu şehrin arka sokaklarını, düştüğümüz yerden kalkıp yolumuza devam edebiliriz.

Bir gülüş, bir seviş çekip çıkarabilir, kurtarabilir bizi bu saplanıp kaldığımız bataklıktan.

Yeniden başlayabiliriz seninle.

Başlangıcımızla, yeni başlangıçlara tohum olabiliriz.

Aşkta gurur olmaz sevgili...

Yeni bir aşka yelken açabiliriz.

Aşkta gurur olmaz sevgili...

İnsan düştüğünde aniden hayatın tozlu yollarında, fırtınalı bir denizde yalpaladığında, acıların içinde kaybolduğunu sanıp yolunu bulamadığında, hatıraların korkunç kıskacında tıkanıp kaldığında, sığınacağı bir liman olmalı.

Utanmadan başını göğsüne yaslayıp rahatça ağlayabileceği bir dostu olmalı.

Yıllarını harcadığı vefasızın arkasından bakarken, dimdik ayakta kalabilmesi için tutunacağı bir dal olmalı.

Geceleri gökyüzünde bir yıldızı olmalı insanın; yarınlara yeniden umut bağlayabileceği ya da var olan umutlarını kaybetmemesi için cesaretlenebileceği.

Bunun için gururumu bir yana bırakıyorum ben sevgili, sana olan aşkım için yeni açtığım defterin sayfalarında.

Yaşadığım acı terkedilişi, ölümden beter olan yokluğunda yaşadığım yalnızlığı, yıllar süren bekleyişimin bende açtığı yaraları, gururumu bir yana bırakıyorum sevgili.

Sen de bırak gururunu geçmişinin tozlu yollarında.

Sana yüreğini yeniden açmanın verdiği mutlulukla sarhoş olan yüreğimi, bırakma ıssız bir çölün ortasında.

Aşk, hiç kolay değil inan.

Ve aşkta gurur olmaz sevgili...