
Zaman daraldıkça gerçekleştirilmek istenen hedefler gitgide küçülüyor. Tabi bunu yaparken de iradeden ödün vermemek gerekiyor. Aksi halde kaybetmek kaçınılmaz bir son haline gelir. Benim kanaatime göre kaybetmek doğru bir düşünce değil... Kaybettim değil de; kazanamadım diyebiliyorsan ne ala... Yani mücadele edeceksin, pes etmeyeceksin. Birtakım şeyleri elde etmek için yaptığımız çırpınışlarda kaybedilen umutlar, gelecekte tekrar yapmak istediğimiz davranışlar bize istemesek de tecrübe olarak geri dönecektir. Yani şu ana kadar ki kurduğum cümlelerin özütü şu; azim yoksa edinilen tecrübeler havada asılı kalmaya mahkumdur. Şimdi diyeceksiniz ki bu konu hakkında örneklerin mevcut mu? Günlük hayatta yaşayanlar bilir. Ya da okuyan, çalışan veya vatanı için kendini feda eden yurttaşlar bunu iyi bilenlerdir. Gazetelerde birçok mecmua köşelerinde bile bu tür örnekler ardımsıra satır aralarında gizlenmiş; okunmayı bekliyor adeta... Bakılmaya muhtaç kimsesiz çocuklar gibi beklemiyor değil hani... Suç bizde mi yoksa onları yazanların anlatmak istediklerinde mi o da ayrı bir mesele...
Mesela bazen başarıya ulaşmak için de planlar yaparız. Bakın kötülükten bahsetmiyorum. Çünkü içimizde yok. Neden mi?Kimse doğuştan kötü değildir. Sonradan hayatın kötülüklerine maruz kalanlar kötülüğü öğrenir; yetmezmiş gibi sinsiliğe de meyillenirler. Başarıya odaklanmış bireyler olarak görmek istiyorsak kendimizi pozitif düşünmeliyiz. Aç olmasak bile mücadele etmeliyiz. Gerek olası aşklarda, gerek iş hayatında gerekse de mektep saatlerinde... Bir şekilde öyle ya da böyle hedefe odaklı olmalıyız. Bazen ilişkiler de, kendini sadece biri ile beraberken mutlu hisseden insanlar bile mevcut... Yani hissetmek faktörü... Yani anlık bir duygu... Peki yalnız başına insan mutlu olamaz mı? İlla mutlu olmak için birinden yardım mı almak gerekir? Tabi bu bir tercih meselesi; kimse buna birşey diyemez. Tek yapabileceğimiz kendi çapımızda eleştirmek olur. Katılan olur olmaz bunu bilemeyiz. Fakat kanımca böyle düşünmekten kendimi alamıyorum n'apıyım? Alternatif düşüncesi olanlar fikrini açıklasın desem; bu konu üzerine yüzlerce hatta binlerce yorum yapılabilir. Fakat emin olun sonuç elde edilemez. Örnek verelim öyleyse; mesela biri için çalışmakta olduğu işten çıkarılmak dünyanın sonu iken; bir başkası için daha iyi bir iş bulmak adına sevindirici gelişme olabilir. Veya daha bir başkası için herşeyde bir hayır vardır düşüncesi hakim olabilir. Bu da bir nevi algılama meselesi...
Öte yandan güle gelene kadar kaç diken daha batar elimize bilemem ama bildiğim tek gerçek var o da düşünce farklılıklarımızın kaderimize yön verdiğidir. Bu durum bazı filozoflara göre tam tersi... Yani normal olanı güle dikenli yollardan ulaşmak iken; felsefi görüş, o dikenleri nasıl aşılabileceğini anlatır. Bu zaman mı kaybettirir bilemem ama önemli olan bu zamanı hızlı düşünüp karar vermek değil midir? Yani az konuşup kesin düşünmek... Kaybetmekle kazanmak arası birşey bu... Adını siz koyun artık...
alıntı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder