18 Ekim 2008 Cumartesi

Ya Sonra


Yasamak cesaret ister, belki de bu yüzden dünyaya gelenlerin çok azi yasar, çogunlugu Oscar Wilde'in dedigi gibi yalnizca günü kurtarir, varolmakla yetinir ve kendi varligi altinda ezilir.

Degistiremeyecegi gerçekleri oldugu gibi kabul etmek ve bu degismezlikten kendine yeni bir yasam sevinci yaratmak da yürek ister, degistirebilecegini degistirmeye çalismak da.

Sanildigi gibi insani korkutan dünya, zorluklar, yasam kosullari yada baskalari degildir, insan en çok; kendisinden; korkar.

Kendi duygularindan, kendi güçsüzlüklerinden, kendi zaaflarindan, kendi acilarindan, kendi coskularindan ürker, yasama her dokunusunda, duygularinin alevlenip kendisini yakacagindan çekinir, onun için kaçar yasamdan, asktan kaçar, öfkeden, hareketten, sevinçten, kendisinden kaçar.

Korku yüzünden yasanamamis bir yasami ellerinde tasimaktan yorularak, kendisine uydurdugu bin bir türlü mazeretle yasama arkasini dönmeye, gizlenmeye ugrasip, gizliden gizliye yok olmaya çabalar.

Korku kendine acimayi getirir, kendini zavallilastirmaya baslar yasamdan korktukça, yasamla yüz yüze gelmektense agir agir erimeyi tercih eder.

Korktukça azalir gücü, korkuyla yaralanan bedeni artik en küçük dokunusta aciyla inler, her acida korkusu biraz daha artar ve girdap gibi çeker içine güçsüzlük, kendi korkusuna kalkip kader der sonra, korkuyu degistirilmez bir gerçek, alnina yazilmis bir yazgi olarak görür.

Yeni bir askin düsüncesi bile titretir onu, kalabaliktan korktugu kadar yalnizliktan da korkar, hayatin hiçbir haline dayanamaz durumlara gelir.

Sirtinda yasayamadigi hayati önünde yasanacak günleriyle, kendi geçmisiyle gelecegi arasinda sikisir kalir artik.

Kendi duygulariyla kusatilir, döndügü her yanda bir düsman gibi kendi duygulari çikar karsisina, su yana dönse orada bir mutluluk vardir ama o mutlulugu degil mutlulugun arkasinda gölgesi sezilen aciyi görür, bu yana döndügünde bir isyanin sevki vardir ama o isyanin çekiciligini degil o isyan için ödenecek bedelin agirliginin farkeder, beri yaninda bir ask bekler onu ama o askin arkasindan gelebilecek terk edilme ihtimaline diker gözlerini. Her kipirtiyla örselenebileceginden çekindiginden kipirdamaz bile, yasama yaklasabilmek için bir tek adim bile atmaya yetmez cesareti.

Ona sevinci gösterseniz,; ya sonra; diye sorar, aski gösterseniz, gene ayni sorudur onun aklini kurcalayan,; ya sonra öfke, cosku, dostluk, sevisme, baskaldiri, direnme hep ayni soruyu sürükler pesinden; ya sonra.

Bilinmeyen bir; ya sonra; için bilinenlerin hepsini iskalamayi kabullenir.

Ama, ne garip duygularindan, yasanacaklarin; sonrasindan; korkanlar, acidan sakinanlar çeker en büyük aciyi, yasanmamis bütün duygulari zehirli sarmasiklar gibi boy atip ruhlarina dolanir,; sonrasi umurumda bile degil; deyip yasamla kucak kucaga gelenlerden çok fazla yarayi yasayamadiklari için alirlar. Yakinip dururlar, çektikleri acilardan söz ederler, aciyi da çekerler gerçekten ama acidan korktuklari için bunca aciyi çektiklerini görmezler bir türlü.

Yasamanin cesaret istedigini fark etmezler.

Onun için çok az insan yasar, çogunluk yalnizca gününü kurtarir, yasanmamis günlerin altinda inleyen çaresiz bir köle gibi yitik bir hayati tasir güçsüz omuzlarinda. Kendi gerçeklerimiz, kendi duygularimizdir bizi böylesine ürküten, çatal diliyle tislayan bir yilan görmüs tavsan gibi bizi hareketsiz birakan.

Ve ne kadar çok korkarsaniz, korkunuz o kadar artar.

Ne kadar yasarsaniz, cesaretiniz o ölçüde bilenir.

Yasayamiyorsaniz, eger bu baskalarindan dolayi degildir.

Sizi güçsüzlestiren, sizi çaresizlestiren sizi isyanlardan alikoyan, degistiremeyeceklerini kabul etmenize engel olan, degistirebileceklerinizin üstüne gitmenize izin vermeyen, sizi yasatmayan, sizin kendi korkunuzdur YASAMAK CESARET iSTER ALINTI

Hiç yorum yok: